2 Mart 2008 Pazar

Pazarlama Blogları Karnavalı, 17.Hafta


Merhabalar herkese!

Fikir oluşturmak, yaratmak, konuşmak üzerinde, anlatmak, olanı araştırmak, diğerlerine anlatmak... Farklıya dikkat çekmek, fark yaratanı geliştirmek...Değer yaratmak eninde sonunda. Buna ister yaşamak deyin, ister pazarlama, ister blogger dünyası.

Bendeniz, acemi bir blogger, deneyimli bir pazarlamacı, yaşamaya ve dünyaya aşık herhangi bir insan olarak, çalışan-düşünen-savaşan-paylaşan sizlerle burada birşeyler paylaşmaktan çok ama çok mutluyum.

İşlerdeki yoğunluk yüzünden, yazıları geçen hafta sonu seçtim, umarım , bu hafta tembellik yapmışsınızdır da daha güzel daha ilginç konuları işlememişsinizdir bloglarınızda!

Karnavala, Eren Kumcuoğlu ile başlamak istedim, önce içeceklerimizi alalım, hafif hafif karnavala ısınalım! İki ezeli rakip, FMCG'nin iki global devi işte yine çarpışıyorlar ; Pepsi Max mı Coca Cola Zero mu? Eren, TV ekranlarında dönen son dönem reklamlarını ele almış. Sansasyonel iletişimiyle Pepsi Max mı? Yoksa yaygın penetrasyonu ve tadıyla Coca Cola Zero mu diye soruyor Eren.

Kolalı içecekle arası olmayanlara rakı servisimiz var! Hüseyin Kılıç ' ın Beylerbeyi Rakı - Yoldaki İçki gönderisi ile devam ediyoruz. Temiz, düzgün, tasarımı özenli, iyi giydirilmiş dağıtım araçları ne önemlidir şirketler için, hele de filonuzda 600 ve üstü araç varsa ve bunlar tüm Türkiye'de her gün mahalle, sokak araları, büyük cadde demeden her yeri geziyorsa...Kendinize ait outdoor mecralarınız. Ben Beylerbeyi Rakı'nın sloganını çok sevdim!..bakalım yazıyı okuyunca siz ne düşüneceksiniz??

Sırada, Özgür Alaz 'dan Küçük Kırmızı Defter var. Özgür'ün çok önem verdiği "Kırmızı Defter" projesi aslında hepimizi ilgilendiriyor, çünkü kırmızı defteri sen, ben hepimiz oluşturuyoruz! Özgür'ün tek bir sorusu var bizlere, cevabı çok kolay değil ama bu soruya kafa yormak çok eğlenceli :)

Karnavala Emine Can ile devam ediyorum.. gencecik bir arkadaşımız, kendisini tanıtırken başlığına bayıldım "Kim Oluyor da" :). Emine'nin Kara Bir Keçi Olsaydım gönderisini seçtim sizler için. Beni de rahatsız eden bir yaklaşım bir uygulamaydı Garanti Bankası'nın son dönem reklamı. Yıllarca hemen her vaadini iletişime taşırken son derece başarılı bulduğum Garanti, bu sefer görmeye bile zor dayandığım birşey çıkarmıştı karşıma, Emine harika özetlemiş verdiği rahatsızlığı! Siz ne düşünürsünüz acaba?

Haydi şimdi biraz bilgilerimizi güncelleyelim, öngörülerimizi keskinleştirelim! Sevgili Alemşah Öztürk'ün 2008 Web Trendleri 'ni gösterdiği süper grafiği görelim!

Ve biraz daha hareket! Pazarlama Cadısı Burcu Tüzün, Esra Ceyhan Sonsuza dek yok olsun! Siz soruma cevap verin! diye yine cadılığa devam ediyor. Burcu, kadın programlarında süregelen saçmalıklara, Esra Ceyhan'ın programında ortaya çıkan şarlatanlığa keskin eleştirisini "Eğitim almadan sadece tecrübeyle doktor olunamıyor ve tıp konusunda ahkam kesilemiyorsa, nasıl oluyor da eğitimsiz sadece tecrübeyle pazarlama dehası olunuyor?" diye bitiriyor. Cevabı olan?

Ürün yerleştirmenin abartılı bir uygulamasına denk gelen Özgür Emre Öztürk öyle güzel dile getirmiş ki düşüncelerini yazıyı okurken filmi izlemiş gibi oldum ve çook eğlendim! Ürün Yerleştirme Faciası yazısında gerçekten ben de Nike'ın bu kadarına nasıl izin verip, suyunu çıkardığına şaştım. "Yahu evlilik teklif edeceğiniz bir insana da yüzüğü Nike ayakkabının içinden çıkartmazsınız herhalde!" bile dedirtmiş film sevgilli arkadaşıma:))
Bu arada, karnaval hazırlığımdaki teknik yardımın için tekrar teşekkürler Özgürcüğüm:)
İlgi çekici bir benzetmeye, okurken heyecanlandıracak bir yaklaşıma götürmek istiyorum şimdi sizleri. Onur Yüksel demiş ki "Ortaya çıkan yükselen satış grafiklerinin sebebi en büyük masaya sahip olan yönetici midir? Eğer öyle olsaydı Oscar Törenlerinde sadece yönetmenlere ödül verilirdi." Sinema Derslerinden Pazarlama Çözümleri isimli yazısında Onur'un, şu benzetmesinin güzelliğine bakar mısınız "Son" yazdıktan sonra seyirciden gelecek tepkinin sabırsız beklenişi."

Yine güncel, hepimizin başına gelen, çoğumuzu alışveriş yapmaktan vazgeçirten "mağaza içi satış elemanı ablukası" vakası bu sefer Cengiz Çatalkaya 'nın kaleminden Ürün geliştirme ve Hizmet geliştirme Ürün-marka ne olursa olsun, hizmet tadımı kaçırıyorsa işim olmaz dedirtiyor insana!
Haydi biraz günümüzden uzaklaşalım, Gelecekte Neler Olacak? Tunç Kılınç ile insanı sıkıcı gündemden uzaklatıran fütüristik bir geziye çıkalım mı... ama durumlar pek de parlak değil gelecekte de..ben en çok "İlk etapta arabalar tek kişilik, aynı zamanda uçuyor. Biz oto-pilot’u kapatmadığımız sürece kendi kendine gidiyor. Park yerleri evimizin içi." bölümünü sevdim:)

Bu haftanın Pazarlama Karnavalı'nı , hepimizin üzerinde düşünmesi gereken bir yeni dünya hareketi, kokusunu uzun zamandır almakta olduğumuz, dünya kaynaklarına yönelik sahibiyeti iyice hissettiren ABD çıkışlı ekonomik-politik oyunlar-savaşları işleyen yazısıyla Selim Tuncer ile kapatıyorum; Küresel kapitalizm, ‘pazarlama’dan sıkıldığı için demokratik pazarlardan çekiliyor (mu?) sorusu, geldiğimiz noktada kaynaklar üzerindeki hegemonya savaşıyla "pazarlama" arasında üzerinde düşünmeye değer bir bağ kurmuş.

Ne dersiniz, sizce de "Pazarları da, ‘pazarlama’yı da artık başkalarına devredip suyun başına geçmek daha mantıklı" değil mi bazıları için??

Benden bu kadar dostlar.

Bu haftaki Karnavalı terkederken geldiğinizden daha açık zihinlerle, daha gülümseyen yüzlerle ayrılmanızı diliyorum, umarım buna bir parça katkım olabilmiştir.

Yerlerde, içki şişesi, plastik poşet, sigara paketi, gofret, bar, çikolata kağıdı bırakmayalım lütfen, toplayıp çıkalım!

Sevgilerle Hoşçakalın:)