4 Eylül 2008 Perşembe

Ramazan klişeleri

Şimdi ben çoookkk uzun zamandır, insanların konuşurken kullandıkları dilde kendilerini hep benzer şekillerde ifade etmelerinden sıkıntılıyım. Hele kalıplara iyice takığım! geceleri bazen uyanıp, gündüz yaşanmış olaylar aklıma geldiğinde, insanların neler dediği kulaklarımda tekrarlanmaya başladığında eğer varsa böyle kalıplar, klişe cümleler o konuşmalarda, döner de durur onlar kafamın içinde...Onların yerine ne denebilirdi düşünürüm bazen...Aslında konuşmayı fazla sevmemem belki de bu yüzdendir. Sanırım, gerçekten emin değilim ama ağzımızdan çıkan kelimeler değerli, bize özel, kişilikli olmalı..Bu da kolay değil her zaman, belki de o yüzden ben konuşmayı fazla sevmem:)

Girizgah yeterli geldi bana. Nedendir bu açıklama? şundandır; belli dönemlere, durumlara ilişkin konuşma kalıplarını, klişe sözleri nasıl aşarız, öyle demesek ne diyebilirdik bir denemeye başlayayım dedim blog üzerinde. Güncel dönem ramazan şimdi , oradan başlıyorum. Okuyan sevgili herkesden de benzer kalıpları yazmalarını heyecanla beklerim.

Ramazan-Çok söylenenler- aynı kelimelerle:

"oruç tutuyor musun?" alternatif Türkçe kullanımı: " Müslümanlık yerinde mi?".." ramazanı idrak ettin mi bakim?"..

"akşama iftara davetliyim" alternatif tarz: " ramazan usulü sosyalleşmeye gidiyom"... "akşam arkadaşlarla (birileriyle) yemeğe çıkıcam"..."sofralar bu dönemde çok lezzetli kuruluyor, beni de çağırdılar işte akşama"

"oruç başıma vurdu" ... farklı nasıl söylenir: " sinirlerim tepemde!"..."açlığa dayanamıyorum abi ben!"..."aptal oldum, dikkatsiz oldum, hasta oldum!"

"Allah kabul etsin" ... biraz yaratıcılık: " faydasını gör inşallah"..."bu eziyeti çekmeye değmiştir umarım"... "yarasın, huzur versin, helal olsun!"

Bunlar da karşısına alternatif bulmaktan üşendiğim ama çok fena klişe konuşmalar:

"yemekten değil de sigarasızlık bitiriyor beni"
"trafikte herkes çıldırmış valla, deli gibi kullanıyorlar"
"İstanbul için iftar vakti"

Var mı arttıran?

23 Ağustos 2008 Cumartesi

serbest vuruş

Bu hafta aklımda kalanlar; olanlar, laflar;

Tatil; bir yıldır ilk kez iş düşünmedim.

Tatil; ama nasıl?? Kuntay kolunu kırdı- ciddi büyük bir çatlak (14 Ağustos, akşam saat 20:00)

O yüzden, sanırım %80 vaktimi bu hafta onunla ilgilenerek geçirdim, haylaz kaykay çocuğu " skateboarding is not a crime" ama can sıkıcı :)

Çooookkkk sıcaaaak!! bir haftaydı, şimdi biraz serin esiyor ben yazarken.

Spor; yeniden başladım, alışma devresi yine-tembelliğe yer yok-toparlan-yürü-git ve sana verilen programı yap sonra en sevdiğim -yüzme ve yoga...ehhh işte vakit yaratmak lazım. yağlardan 6 kilo ver, kasları 2 kilo arttır, su oranını arttır, metabolizmayı hızlandır...güzellll (olacağız:))

Pekin 2008; ilk altınımız güreşten ama heyhat bizim (?) sporcumuz Dağıstandan devşirmeymiş ve irtica sakalı yeterince enteresan bir hava verirken bir de çeçen selamı çakmış kürsüde. Allahım ne günlerdeyiz??

Bodrum'un adı çıkmış...jigololar..neredeyse bir seks turizmi fonksiyonu yapışacak az daha bizim medyatik tatil kasabamıza bu sene. Bu seferki ucuz uzak doğu işi seks turizmi...yıllardır olduğu gibi "özgür ve eğlenceli" krem tabaka çiftleşmeleri değil bunlar bu sefer..

İstanbul ise; bize kaldı diyemeyeceğim çünkü hala çoookkk kalabalık!

Okullar açılıyor; servis kaydı, ödemeleri, kitabı, klasörü,kalemi,boyası..offff biz mi okuyoruz çocuklar mı..valla içim sıkıldı!

Tayyip Erdoğan: "Ben çevrecinin daniskasıyım"..valla demiş:))

Scorpions konseri; dün geceydi, Park Orman dar gelmiş, babalara daha geniş bir mekan yakışırmış. Bir de rock konserlerinde tütün mamülleri kullanımı abartılmasa da açık havada bile eziyet çekmesek!

5 Temmuz 2008 Cumartesi

recep'in tavuğu...

Bugünlerde, binaların tepelerine tünemiş Turkcell tavuğu arıyor gözlerim heryerde; "Recep'in Tavuğu". Recep İvedik ile ikinci filmi gelmeden reklamlarla hasret gideriyorum ama "recep'in tavuğu" durumu Türkiye'deki diğer recep'e ve bugünlerde olan bitenlere daha uyumlu...recep ve tavukları hiç durmadan konuşuyorlar, kanat çırpıp koşturup diğer folluk ve kümesleri basıyorlar!

2 Mart 2008 Pazar

Pazarlama Blogları Karnavalı, 17.Hafta


Merhabalar herkese!

Fikir oluşturmak, yaratmak, konuşmak üzerinde, anlatmak, olanı araştırmak, diğerlerine anlatmak... Farklıya dikkat çekmek, fark yaratanı geliştirmek...Değer yaratmak eninde sonunda. Buna ister yaşamak deyin, ister pazarlama, ister blogger dünyası.

Bendeniz, acemi bir blogger, deneyimli bir pazarlamacı, yaşamaya ve dünyaya aşık herhangi bir insan olarak, çalışan-düşünen-savaşan-paylaşan sizlerle burada birşeyler paylaşmaktan çok ama çok mutluyum.

İşlerdeki yoğunluk yüzünden, yazıları geçen hafta sonu seçtim, umarım , bu hafta tembellik yapmışsınızdır da daha güzel daha ilginç konuları işlememişsinizdir bloglarınızda!

Karnavala, Eren Kumcuoğlu ile başlamak istedim, önce içeceklerimizi alalım, hafif hafif karnavala ısınalım! İki ezeli rakip, FMCG'nin iki global devi işte yine çarpışıyorlar ; Pepsi Max mı Coca Cola Zero mu? Eren, TV ekranlarında dönen son dönem reklamlarını ele almış. Sansasyonel iletişimiyle Pepsi Max mı? Yoksa yaygın penetrasyonu ve tadıyla Coca Cola Zero mu diye soruyor Eren.

Kolalı içecekle arası olmayanlara rakı servisimiz var! Hüseyin Kılıç ' ın Beylerbeyi Rakı - Yoldaki İçki gönderisi ile devam ediyoruz. Temiz, düzgün, tasarımı özenli, iyi giydirilmiş dağıtım araçları ne önemlidir şirketler için, hele de filonuzda 600 ve üstü araç varsa ve bunlar tüm Türkiye'de her gün mahalle, sokak araları, büyük cadde demeden her yeri geziyorsa...Kendinize ait outdoor mecralarınız. Ben Beylerbeyi Rakı'nın sloganını çok sevdim!..bakalım yazıyı okuyunca siz ne düşüneceksiniz??

Sırada, Özgür Alaz 'dan Küçük Kırmızı Defter var. Özgür'ün çok önem verdiği "Kırmızı Defter" projesi aslında hepimizi ilgilendiriyor, çünkü kırmızı defteri sen, ben hepimiz oluşturuyoruz! Özgür'ün tek bir sorusu var bizlere, cevabı çok kolay değil ama bu soruya kafa yormak çok eğlenceli :)

Karnavala Emine Can ile devam ediyorum.. gencecik bir arkadaşımız, kendisini tanıtırken başlığına bayıldım "Kim Oluyor da" :). Emine'nin Kara Bir Keçi Olsaydım gönderisini seçtim sizler için. Beni de rahatsız eden bir yaklaşım bir uygulamaydı Garanti Bankası'nın son dönem reklamı. Yıllarca hemen her vaadini iletişime taşırken son derece başarılı bulduğum Garanti, bu sefer görmeye bile zor dayandığım birşey çıkarmıştı karşıma, Emine harika özetlemiş verdiği rahatsızlığı! Siz ne düşünürsünüz acaba?

Haydi şimdi biraz bilgilerimizi güncelleyelim, öngörülerimizi keskinleştirelim! Sevgili Alemşah Öztürk'ün 2008 Web Trendleri 'ni gösterdiği süper grafiği görelim!

Ve biraz daha hareket! Pazarlama Cadısı Burcu Tüzün, Esra Ceyhan Sonsuza dek yok olsun! Siz soruma cevap verin! diye yine cadılığa devam ediyor. Burcu, kadın programlarında süregelen saçmalıklara, Esra Ceyhan'ın programında ortaya çıkan şarlatanlığa keskin eleştirisini "Eğitim almadan sadece tecrübeyle doktor olunamıyor ve tıp konusunda ahkam kesilemiyorsa, nasıl oluyor da eğitimsiz sadece tecrübeyle pazarlama dehası olunuyor?" diye bitiriyor. Cevabı olan?

Ürün yerleştirmenin abartılı bir uygulamasına denk gelen Özgür Emre Öztürk öyle güzel dile getirmiş ki düşüncelerini yazıyı okurken filmi izlemiş gibi oldum ve çook eğlendim! Ürün Yerleştirme Faciası yazısında gerçekten ben de Nike'ın bu kadarına nasıl izin verip, suyunu çıkardığına şaştım. "Yahu evlilik teklif edeceğiniz bir insana da yüzüğü Nike ayakkabının içinden çıkartmazsınız herhalde!" bile dedirtmiş film sevgilli arkadaşıma:))
Bu arada, karnaval hazırlığımdaki teknik yardımın için tekrar teşekkürler Özgürcüğüm:)
İlgi çekici bir benzetmeye, okurken heyecanlandıracak bir yaklaşıma götürmek istiyorum şimdi sizleri. Onur Yüksel demiş ki "Ortaya çıkan yükselen satış grafiklerinin sebebi en büyük masaya sahip olan yönetici midir? Eğer öyle olsaydı Oscar Törenlerinde sadece yönetmenlere ödül verilirdi." Sinema Derslerinden Pazarlama Çözümleri isimli yazısında Onur'un, şu benzetmesinin güzelliğine bakar mısınız "Son" yazdıktan sonra seyirciden gelecek tepkinin sabırsız beklenişi."

Yine güncel, hepimizin başına gelen, çoğumuzu alışveriş yapmaktan vazgeçirten "mağaza içi satış elemanı ablukası" vakası bu sefer Cengiz Çatalkaya 'nın kaleminden Ürün geliştirme ve Hizmet geliştirme Ürün-marka ne olursa olsun, hizmet tadımı kaçırıyorsa işim olmaz dedirtiyor insana!
Haydi biraz günümüzden uzaklaşalım, Gelecekte Neler Olacak? Tunç Kılınç ile insanı sıkıcı gündemden uzaklatıran fütüristik bir geziye çıkalım mı... ama durumlar pek de parlak değil gelecekte de..ben en çok "İlk etapta arabalar tek kişilik, aynı zamanda uçuyor. Biz oto-pilot’u kapatmadığımız sürece kendi kendine gidiyor. Park yerleri evimizin içi." bölümünü sevdim:)

Bu haftanın Pazarlama Karnavalı'nı , hepimizin üzerinde düşünmesi gereken bir yeni dünya hareketi, kokusunu uzun zamandır almakta olduğumuz, dünya kaynaklarına yönelik sahibiyeti iyice hissettiren ABD çıkışlı ekonomik-politik oyunlar-savaşları işleyen yazısıyla Selim Tuncer ile kapatıyorum; Küresel kapitalizm, ‘pazarlama’dan sıkıldığı için demokratik pazarlardan çekiliyor (mu?) sorusu, geldiğimiz noktada kaynaklar üzerindeki hegemonya savaşıyla "pazarlama" arasında üzerinde düşünmeye değer bir bağ kurmuş.

Ne dersiniz, sizce de "Pazarları da, ‘pazarlama’yı da artık başkalarına devredip suyun başına geçmek daha mantıklı" değil mi bazıları için??

Benden bu kadar dostlar.

Bu haftaki Karnavalı terkederken geldiğinizden daha açık zihinlerle, daha gülümseyen yüzlerle ayrılmanızı diliyorum, umarım buna bir parça katkım olabilmiştir.

Yerlerde, içki şişesi, plastik poşet, sigara paketi, gofret, bar, çikolata kağıdı bırakmayalım lütfen, toplayıp çıkalım!

Sevgilerle Hoşçakalın:)

17 Şubat 2008 Pazar

Aragaz

Süper şirin köpeği, muhteşem olmasa da iyi "yaşatan" animasyonu ve köpeği konuşturan "mahallemizin çocuğu" dış sesiyle İpragaz reklamları bugünlerde durup özellikle seyrettiğim reklam.
Tüm mesajlar verildikten sonra, sonda mahalleye giren "Aragaz" marka tüp kamyonu ve sinirlenen köpeğimizin son bir hamleyle kamyonu kovalayışı, bu hafta sonu değiştirilmiş.
"Aragaz"ın rakip Aygaz'ı simgelediği ve fazla agresif bir rekabet gibi algılanması sebep olmuş değişime.
Hafta sonu yeni yayına giren versiyonuyla, bu kez çıplak markasız bir tüp kamyonu mahalleye giriyor ve kovalamaca aynen devam ediyor!

Aragaz benim aklıma Aygaz'ı getirmemişti açıkçası ama hepimizin günlük argoda duyduğu bildiği ve sektöre uygun bir kelime kullanımıyla " bu mahalleye İpragaz'dan başkası giremez" mesajını en sonda açık açık veriyordu.

Yeni versiyon, bu espriden biraz uzaklaştığı için, belki de bir DS yardımına ihtiyaç var gibi geldi bana..mesela köpek " bak bak...güvenlik bana emanet" diyebilir koştururken markasız kamyonu.
İpragaz'ı ,sektörün, son yıllardaki, en güzel, en fark yaratan reklam filmini yaptıkları için kutluyorum

Renkler yokolurken..


Bugün karlı, fırtınalı, tipili bir gün! En son 2005 Aralık ayında yüzünü gösteren kar dünden beri hızını kesmeden yağıyor.
Yarın pazartesi ve okulların tatil edileceği ilan edildi bile.

Bunları özellikle not düşüyorum çünkü Aysel Gürel de bugün vefat etti. Sanki onu kaybettiğimiz günü özel kılmak istiyorum. Ona sıradanlığı asla yakıştıramadığım için.

Özgür Aysel Gürel, deli Aysel, Müjde Ar'ın annesi, söz yazarı, çapkın Aysel:)
En çılgın kova kızı Aysel, doğduğu ay- küçük, acaip, sert şubat-dünyaya el salladı ve gitti.

80 yaşındaymış bugün son nefesini hastanede verirken. Hasta olduğunu şöyle bir görmüştüm gazetelerde, hiç cidiye almamış, hiç korkmamıştım öleceğinden..bugün biraz önce vefatı gazetelerin internet sitelerinde flaş haberdi..

Bazı insanların benzerleri olmaz ve onlar bize veda ederken hep bir boşluk bırakacaklarını derinden hissederim. Onlardan birisi Aysel Gürel benim için, hiç şüphe yok ki birçoklarımız için de öyledir.

Barış Manço, Zeki Müren, Cem Karaca, Turgut Özal, İsmail Cem... hemen aklıma geliyorlar, mesleki ve toplumsal rollerini benzersiz bir şekilde, sevilerek ve çekiciliklerini hep sürdürerek yerine getirdiler.

Aysel Gürel de öyle farklı, öyle sert bir rüzgar gibi şaşırtan, derin, acaip, duygusal, ürkütücü, rengarenk bir kimlikti. İyi ki onunla da aynı devirleri paylaşmışım.

Mekanı cennet olsun, Allah rahmet eylesin.

1 Şubat 2008 Cuma

Nerde Kalmıştık...


Şu sevgili bloguma yazı yazmayalı nerdeyse 1 ay oldu. Hızlanan iş hayatı, yeni çevrelere, insanlara, konulara adaptasyon, evdi, trafikti, yorgunluktu derken..yazamamak ne kötü!

Sevgili ülkem, dünyadan kopuk nelerle uğraştı bu arada. Hala tartışıyor...

Kadınların -kızların kafalarına bez örtmesi ne kadar hayati, öööyle önemli!

İstanbul'da 11 gün elektrik kesintisi olacak, buyrun bakalım, 2 sütun 10 cm haber.. yeter, önemli değil zaten!

Tüsiad, gidişin gidiş olmadığına yeni uyandı, ekonomik durgunluk sinyallerinin arttığı döneme denk gelmesi ne kadar ilginç değil mi? Beni en çok şaşırtan da tepkilerinin MHP'ye yönelik olması. Yönetmene ve esas oyunculara değil de yardımcı aktörlere çatıyorlar..ne acı..ne korkakça!

Artık en az haftada bir yazmaya karar verdim. Böylece belki bir disipline girerim..Haftanın beni en etkileyen konularını toparlayacağım. Şimdi bu haftanın özeti;

Haftanın alkışı:

Zorlu Holding'e..Kyoto anlaşmasını hem Türkiye'den hem de birçok ülkeden önce kabul etmiş olduğu için. Zorlu Enerji santrallerinin yıllık 902 bin ton olan karbondioksit üretimi 502 bin tona inecek ve yenilenebilir enerji santrallerinin devreye girmesi ile bu miktar daha da düşecek.

Haftanın Kaybı :

Aras Kargo Yönetim Kurulu Başkanı Celal Aras, 50 yaşında vefat etti. Sıfırdan geliştirdiği işiyle, çok beklenmedik, çok erken bir ölüm..Allah rahmet eylesin.

Haftanın zengini ;

Hintli işadamı Mukesh Ambani, yaptırdığı 1 Milyar dolarlık camdan ev ile aslında haftanın değil, yılın en eli açık hovarda zengini. Adam zaten zenginler dünyasında 14. sıradaymış. Ama ben gene de onun yerinde olsam toplam varlığımın 22de birini eve yatırmazdım:)

Haftanın en komik gelişmesi;
Beşiktaş'ın kiraladığı Hırvat oyuncunun, formalı, hazırlıklı basın toplantısına çıkmadan önce, yönetime ulaşan poposunu gösterdiği Youtube görüntüleri ve anında bu oyuncudan vazgeçme kararının çıkışı:)

Haftanın güzeli;
Sarp Apak.. dünya tatlısı Tanrıverdi, bu seferde "Plajda" filmindeki seksi kadın rolüyle valla bir çok kadından güzel görüntü veriyor:)


Bu hafta vakit bulup yazabildiğim başlıklar bunlar, her türlü Hit of the Week başlığı özenle yayınlanır, okuyanların haberi olsun.Sevgilerle..


3 Ocak 2008 Perşembe

2007'de Veda Ettiklerimiz

Aslında bu yazıyı yayınlamamayı düşünüyordum ama, Aysel Gürel'in bugün ( yayın tarihi 17 Şubat, yazı 3 Ocakta hazırlanmıştı) vefatıyla birlikte, geçen yıl kaybettiğimiz değerli insanları burada saygıyla anmak istedim.

3 Ocak - Mustafa Rüştü Taşar, eski bakan ve milletvekili (d. 1951)

19 Ocak - Hrant Dink, gazeteci (d. 1954)

24 Ocak - İsmail Cem, eski bakan ve milletvekili (d. 1940)

3 Şubat - İsmet Giritli, hukuk profesörü (d. 1924)

22 Mart - Kadir Has, iş adamı (d. 1921)

18 Nisan - Ali Dinçer, CHP'li milletvekili (d. 1945)

23 Nisan - Boris Yeltsin, Rus devlet ve siyaset adamı. (d. 1931)

2 Haziran - Doğan Ergül, Türk şair (d. 1968)

6 Haziran - Turan Yavuz, Türk gazeteci (d. 1956)

8 Haziran - Richard Rorty, ABD'li düşünür.

10 Haziran - Ufuk Güldemir, Türk gazeteci (d. 1956)

26 Haziran - Jupp Derwall, Alman futbol adamı (d. 1927)

4 Temmuz - Barış Akarsu, Türk şarkıcı, oyuncu (d. 1979)

30 Temmuz - Ingmar Bergman, İsveçli oyun yazarı ve yönetmen (d. 1918)

24 Ağustos - Abdül Rahman Arif 4. Irak Devlet Başkanı (d. 1916)

27 Ağustos - Şakir Süter gazeteci-yazar (d. 1950)

6 Eylül - Luciano Pavarotti, İtalyan tenor (d. 12 Ekim 1935)

11 Eylül - Cem Gürdap Türk sinema sanatçısı, (d. 1955)

16 Eylül - Robert Jordan, Zaman Çarkı adlı epik fantastik dizinin yazarı (d. 1948)

31 Ekim - Erdal İnönü, Bilim ve siyaset adamı.

10 Kasım: Amerikalı yazar Norman Mailer 84 yaşında yaşamını yitirdi.

12 Kasım: Amerikalı yazar İra Levin 78 yaşında öldü.

9 Aralık: Prof. Dr. Sabahattin Zaim

27 Aralık - Pakistan eski Başbakanı Benazir Butto suikast sonucu yaşama veda etti

Ne Haber Dünya?

Aralık ayının son iki haftası boyunca, gazetelerde yılı toparlayan yayınlar, almanaklar bekledim..belki de bana denk gelmedi ama değil ek , almanak, yazı dizisine bile rastlayamadım.
TV kanallarında, yılı özetleyen açık oturumlar, başlıkları öne çıkaran haber programları bekledim..ihtimal vermiyorum mutlaka yapılmıştır birşeyler ama yine bana denk gelmedi:)
Kısaca 2007 biterken şöyle özlü bir toparlama bana kısmet olmadı.
NTV'nin 2005'ten beri çıkardığı şık ve çarpıcı, iyi seçimlerden oluşan almanağı satılıyor aslında, birara onu alırım artık.
Blogumda, 2007 yılının bir özetini kendi araştırmalarımla oluşturmaya niyet ettim. Yalnız farkı, sadece "iyi" olaylar olacaktı.
Dünyaya, çevreye, insanlığa katkısı olan, gelecek adına umutlarımızı arttıran, yüreğimize su serpen gelişmeleri araştırmaya başladım haber sitelerinden, gazete arşivlerinden..
2 saat içinde enerjim ve isteğim sönmeye başladı, "iyi" haber yok! 1 Ocak 2007'den başladım, 3 haber sitesinden Türkiye-Dünya birlikte 14 Ocak 2007 tarihine kadar haberleri tek tek taradım. Sonuç sadece 2 adet lokal haber buldum...
Yalnız işin peşini bırakmaya niyetim yok. Vakit buldukça ay ay tarayıp geçtiğimiz yılın en güzel olaylarını buraya yazacağım. Kendime 2 ay süre veriyorum. Fazla mı? Valla bu iyi haber kıtlığında bakalım 2 ayda kaç tane kayda değer konu bulacağım, merak ediyorum.

2008 yılında bütün dünyada ve ülkemizde iyi-kötü oranının tersine dönmesini umut etmek istiyorum.