30 Kasım 2007 Cuma

Ah Şu Kardeş Kavgası...!

Pazarlamak
Satmak

Satışçı
Pazarlamacı

İnsanlar çekişir
Bütçeler kapışır
Yönetim kime inanır?

Bu ortamda " iş" nasıl uzun vadede, karlı bir yapıda gelişir ve büyür?

Tell Me Who is a Marketer? yazıma gelen bir okur arkadaşımın yorumu üzerine, Pazarlama-Satış ilişkisi hakkında da birşeyler yazmak şart oldu. Konu, eski-problemli-gergin-sevimsiz ve yaygın, hem de tüm dünyada hem de hala...:)

Bu yazım, benim bu konudaki çok kısa cevaplarımı kapsıyor..açılış için..

Hangisi önemli?...kısa cevap " ikisi de"

Kim neyi yönetir?.... kısa cevap " uzun vadede pazarı ve tüketiciyi pazarlama yönetir, buna uygun müşteri ilişkilerini satış"

Farkları var mı?..."Var"

Varsa ne ? bkz; Kim Neyi yönetir sorusunun cevabı"

Şunu biraz daha açsak... "Açıcam ama tek yazıya sığmayabilir, önümüzdeki günlerde"

İşbirliği yapabilirler mi?.. ." hem de harika yapabilirler"

Ya etkin işbirliği yapmayan şirketlerin durumu?... " ya uzun vadede pazarı kaybederler ya ilerisi için bugünü feda ediyorlardır veya B2B işin içindedirler ve satışta fonksiyonları birleştirmişlerdir"


Devam edeceğim...

29 Kasım 2007 Perşembe

Then Tell Me Who is a Marketer...?

"Çöp toplayıcılar" ( orj. "swag buyers")
"ekibi (satış ekibi denmek isteniyor) motive eden süslü çocuklar"
"sağa, sola, 3. partilere dağıtılmak üzere planlanmış bütçe merkezi"
"patronun sunumcu başısı"
"reklamcılarla elele vermiş anlaşılmaz snob grup"
"üretim yaptı-satış kanalı istedi-ARGE denedi ürünleri eritmekle görevli hizmetli kadrosu"
"süslemeciler, vitrin çocukları, göz boyamacılar, maliyet merkezleri.............."

Ülkemiz belki de son 10 yıldır, pazarlama odaklı yönetimin farkına varmaya başlarken , hala eskiden kalmış algı ve tortuların izleri değilmi yukarıdaki tarifler..? Hadi itiraf etsin herkes ya da beni yalanlasın, pazarlamanın içinde olan veya pazarlama ile çalışan insanların aklından yukarıdakilerden en az birisi geçmiştir..

Öncelikle ABD merkezli şirketlerde, son elli yıldır artan oranda şirket üst yönetimine tırmanan pazarlama profesyonelleri ise bunu aşağıdaki kimlikleriyle hakediyorlar;

İşin lokomotifi olarak
İşe iş gözüyle bakan,
Fonksiyonel dar açıların tuzağına düşmeyen
Kartal gözlü vizyonerler ,
Rasyonel hesap adamları ,
Empati sahibi sosyologlar,
İkna eden, değiştiren, etkileyen satışçılar,
Etki yaratan fikirleri hayatın içine herkesin almak isteyeceği kıvraklıkla sokan yaratıcılar,
Ekip yöneten ve daha büyüklerini etkileyip ikna eden liderler...

Algı sorunumuzu çözsek ve pazarlamacı kimliği otursa birgün, peki, Türkiye'de kaç tane böyle "marketer" çıkar?... o da başka yazıda..

Pazarlama Dediğin Ne ki..?

Kitlesel üretimle birlikte, Üretim departmanlarının işletmelerin kaderine yön verdiği yıllar – 1950’ler, 60’lar
Tercihlerin belirginleşmediği tüketim çılgınlığının başladığı yıllar – 1970’ler, 80’ler
Ve tüketicinin krallığı, tercihlerin keskinleştiği, farklılık talep eden, farklı davranılmayı isteyen, özelleşen ve bilinçlenen bireylerin yön verdiği iş dünyası – 1990’lar ve sonrası

İş hayatının içindeki, özellikle bir parça kurum yapısına kavuşmuş veya kurumsallaşmış şirketlerde çalışanlar bilirler; gelişmelere paralel , fonksiyonların öncelliği değişmiştir. Krallıklar kurulmuş sonra yerini başka krallara bırakmıştır ve hepimiz biliriz ki sırasıyla, Üretim – Satış ve son 20 yılda Pazarlama departmanları kraldır artık.

Pazarlama Departmanları, kurumun içinde, öncelikle “Pazar”ın temsilcisidir. Gelişmelerle birlikte, “tüketicinin” temsilcisi olma durumu zorunluluktur ama artık kişileri kitle olarak değil gerçek kişiler olarak görme ve anlama devridir ve pazarlama departmanları gelinen son noktada “bireysel” temsilcilerdir.
Bütün şirket adına, varolması adına ve karlılığı adına odaklarını daraltmak, dikkatlerini keskinleştirmek zorunda artık pazarlama yöneticileri.

Pazarlama departmanı, ortak özellikler taşıyan en küçük “tüketici grupları” ile işletme arasındaki köprüdür.
Pazarlama departmanı, insanlara aradığı, istediği veya hala ihtiyacı olduğunu bile bilmediği hizmet ve ürünleri ortaya çıkarmak için, diğer fonksiyonları yönlendiren koordinasyon merkezidir.
Bunu böyle bilenlere selam olsun..
Bilmek istemeyenlere bir kez daha duyurulsun....)

27 Kasım 2007 Salı

İş Görüşmeleri Part 2_absurd gelişmeler

Devam ediyorum...

Absurd #2.. hangi pozisyona adam aldığını bilmeyen işveren!!..işveren iyi bilinen bir fast food zinciri...Pazarlamadan Sorumlu GMY pozisyonu için çağırılıyorum ( çalıştıkları İK danışmanlık şirketi beni öneriyor)..İlk görüşme GM ile - güzel geçiyor, 2. görüşme GM+bir ortak+bir yönetici?- o da güzel, 3. görüşme ( ABD'li üst düzey marketing yöneticisi ile olacak diye gidiyorum) ve fakat görüştüklerim ; diğer ortak+2 diğer yönetici??...böylece Türkiye'de şirket yönetimindeki herkesle tanıştım mı .. tanıştım.

1-2 hafta sonra cevap; "pozisyon GMY olmayacak".. dolayısıyla ben resmin dışına çıkıyorum...:))

Zaten, son derece uygulamaya yönelik ve pazarlamayı basite indirgeyen sorularından pazarlamayı üst düzeyde temsil edebilecek bir organizasyona hazır olmadıklarını anlamıştım. Sizin de başınıza geldi mi, soru şöyle mesela " bize nasıl bir reklam filmi hazırlatırdınız?...bizi seviyor musunuz, markamızı.... ne düşünüyorsunuz bizim hakkımızda?".........öyle ya markayı seven, onu alıp kullanan herkes onu pazarlayabilir de...bir de şöyle zevkine uygun reklam filmi yaptırdın mı tamamdır be!.....)

Absurd #3... Yine aynı şirketten... şimdi benimle yapılan ilk görüşmeden sonra, GM hemen telefonlara sarılıyor, benimle ilgili referans alacak!...niyeki..daha şirketin tamamıyla görüşmemiştik ama!

Neyse saçmalık esas şurada, hadi referans işe alım prosesinin en sonunda karardan bir önceki safhadır onu geçelim, ama bu sorulur, hatta kimden referans alınabileceği de adaya sorulur! Habersizce ve kendine göre seçtiğin isimlerden referans alınmaz bu saygısızlıktır...hele , güvenin ve saygının esas alınması gereken böyle üst düzey pozisyonlarda zaten baştan ilişkinin kalitesini bozuyorsun be GM olmuş heyecanlı arkadaşım!

Senin kararını direkt etkileyecek safhada referans alınır artık son karar aşamasında...e sen daha pozisyonuna bile karar verememişsin...(bkz absurd #2)

Yeni Hayat-İş Görüşmeleri Part 1_absurd gelişmeler

Pazarlamayı bilirim, satışı bilirim, trend takibini, dünyanın gidişatını ve tabi tüketiciyi izlemeyi:)...Bu işlerin okulunu bitirdim ve üstüne MBA'ini de aldım ( sonra bıraktım ya neyse o başka hikaye)..yani bazı pazarlama profesyonelleri gibi bilmem hangi mühendislik fakültesinden çıkıp X firmasının ürün müdürlüğüyle başlamadım bu kariyere.

Okul bir yana, hadi bir yana diyelim, 17 yılı dile kolay ticaretin, iş yönetiminin bütün ana fonksiyonlarına hakim olarak sürdürdüm...başta pazarlama, satış, ihracat, finans,satınalma,idari ,eğitim ve hatta İK ..

Ve 1.5 yıllık girişimcilik macerasından sonra yine bir kurumsal yapı içersinde yerimi almak için iş görüşmelerine çağırılıyorum.

Yaşadıklarımın ve gözlemlerimin özeti;

Absurd #1 Başvurmadığım bir işyerinin görüşme daveti-görüşme-görüşmede benimle ilgili "hayallerin" açıklanması...ımmmm fena değil, düşünebilirim-görüşmelerin uzaması-sunumlar-ortaklık fikirleri-danışmanlık alanları-şirketle samimi ortam diğer insanlarla, birisinin doğum gününü bile kutladık:)-benim için sempatik bir alternatif haline gelen iş GM tarafından ben şirketin uzun vadede önemli bir tarafıyım haline getiriliyor...şimdi sıkı durun; bir gün şirket sekreterinden bir email " ..........kadromuz dolduğu için sizin başvurunuzu şu anda olumlu değerlendiremiyoruz"

Yapma ya! benim başvurum mu hadi canım sen de... neden vaktimi aldın..neden bilgimi paylaştım...neden sen öööyle hayaller kurdun..canın sohbet mi istedi...?? Yoksa sen de Türkiye'mizin sektöründe 2. oyuncu olabilmiş ve hiç şaşırmadığımız gibi bunu ilkesizce yapmış güzide girişimcilerinden misin..?

6 Kasım 2007 Salı

ekonomik alametler

* YTL değerleniyor
tüketici fiyatları reel kur endeksine göre YTL, bir yılda döviz sepeti karşısında %18.8 değer kazandı.
*Otogaz ve tüpgaza ÖTV zammı
sigara ve akaryakıttan sonra ÖTV zammı otogaz ve likitgaza da yansıtıldı, 12 kg ev tüpü artık 41.50 YTL ( 38 YTL'den geldiği fiyat)
*Kredi kartı harcamalarında artış!
Son beş yılda, kredi kartı sayısı 2.5 kat artmasına karşın harcama tutarı 5 kat arttı.
*Tüketim de tasarruf da artıyor!
özel kesimimn tüketimi,2006'dan 2007'e 411 Milyar YTL'den 452 Milyar YTL'ye yükseldi.
tasarruflar, 56 Milyardan 92 Milyara yükseldi
yatırımlar 107 milyardan 124 milyara yükseldi
Anlaşılan, cebimize giren para arttı ama en büyük payı tasarruflar alarak büyüdü, artış %4.8_ 2006:12.1 /2007:16.9)